Hayat Amacı ve Dharma
- Arda Koçaş (Kamalanath)
- 29 Nis 2016
- 3 dakikada okunur
Bugün işleyeceğimiz konu, kapsamlı ve kendi içinde oldukça genişleyen bir yapıya sahip olduğu için, tek bir başlık altında ifade etme çabasının gereksiz olduğunu düşündüm ve yazıyı bölmeye karar verdim. Böylelikle hem konuyu takip etmenin daha kolay olacağını, hem de okuyanlar için daha faydalı olacağını düşünüyorum. Önümüzdeki günlerde, konu ile ilgili detaylara gireceğimiz ikinci yazıyı yayınlayacağım.
İstisnasız her varlığın nihai amacı önce Benlik idrakına ve ardından Tanrı idrakına varmaktır. Tüm bu bilinç ve farkındalık seviyeleri de, Varlık Bilgisi edinilmeden, yani kişi, öz varlığının derin anlayışını elde etmeden başarılamaz. Fakat şu an için bu ifadeyi bir kenara koyalım çünkü burada Hayat Amacı’nın ve Dharma'nın farklı halkalarını inceleyeceğiz . Eğer sadece bu nihai amaca odaklanırsak, sorunun temel cevabı verilmiş olur, fakat ne içini doldurabiliriz, ne de bu hedefe giden yolculuğun derin anlayışını idrak edebiliriz.
Bu şuna benzer:
Diyelim ki, Güney Kutbu’nda bir yerlerdeyiz ve Kuzey Kutbu’na gitmek istiyoruz. Bize bulunduğumuz noktayı ve nihai hedefimizin nerede olduğunu gösteren genel bir harita veriliyor. Bu harita bizi Kuzey Kutbu’na götürmek için yeterli olmayacaktır. Bu haritanın yanısıra, başka birçok detay haritaya ihtiyacımız vardır. Aksi halde, genel haritada gözükmeyen, birçok aşılamaz coğrafya ile karşılaşır, bu coğrafyalar için de hazırlıklı ve donanımlı olmadığımız için bu yolculuğu tamamlayamayız.
Bu sebepten kişi, yukarıda bahsettiğim nihai amaç ve hedefi bilse dahi, birçok bölgesel, detaylı haritaya ihtiyaç duyacaktır. İşte bu başlıklar altında işleyeceklerimiz de, bu coğrafyalarda ihtiyacımız olan bilgiler, donanımlardır.
Öncelikle; Hayat Amacı nedir?
Günümüzde, programlanmış ve zihinsel olarak kontrol edilen bir toplumda yaşadığımız için, bu soru ile ilgili cevap arayışı çok farklı formlara bürünebilmektedir. Aslında, insanlığın eski zamanlardan beri sormuş olduğu, 'Ben neden buradayım? ' sorusunun biçim değiştirmiş halidir.
Her varlık, içinde bir dürtü ve bir motivasyon barındırır. Varoluşta hiçbirşey motivasyonsuz değildir. Ruhun öz yapısından, onun fiziksel bir ifadesi olan Maddesel Varoluşa; her türlü biyolojik yaşamdan, atomun iç yapısındaki alanlara kadar, herşeyin içinde bir dürtü, bir motivasyon vardır. Bu yüzden Varoluş sürekli hareket halinde olup, bir amaca yöneliktir. Bu amaç ise, kendi içinde devinim gösterir ve bu dinamik Tekamül ile sıkı sıkıya birbirine bağlıdır.
Ruhun nihai amacı Yaratıcısı'na geri dönmektir. Fakat bu nihai amaca giden yolda, yukarıdaki harita örneğinde belirttiğim gibi çeşitli coğrafyaları deneyimlemek durumundadır. Ve bazen sadece, karşısına çıkan bir dağ sırasını aşmak, tek bir hayatındaki yolculuğu olabilir.
Bu, ilerleyen aşamalarda daha detaylı konuşacağımız bir konu fakat sanırım belirli bir resim oluşmaya başlamıştır.
Günümüz toplumunda insanlar olarak, mekanize olmuş bir ağın içerisinde sıkışmış haldeyiz.
Arzularımızın motivasyonunda, beş duyu organımızın kontrolü altında hayatlarımızı devam ettiriyoruz. Arzu - Elde Etme - Haz veya Arzu -Elde Edememe- Öfke, dinamiklerinin altında seçimlerimizi ve tepkilerimizi tekrar ediyoruz. Bir de buna doğduğumuz andan itibaren bize yüklenmiş olan gerek toplumsal, gerekse kültürel programları eklersek, tüm bu dinamikler altında hangi hayat amacından bahsettiğimize dikkat etmemiz gerekiyor.
Önemli olan amacımızın ne olduğu, ve bunun bizim gerçeğimiz ile uyumlu olup olmadığı konusudur. Yoksa insanlar, arzuları ve korkuları tarafından kontrol edildiği bu realitede çok çeşitli amaçlara yönelebilir. Fakat bu durum karanlık okyanus sularında kaybolmaya eşdeğer olacaktır ve maalesef öz niteliklerimizden uzak geçirdiğimiz her an, bizi bu sularda daha zor şartlar altına sokacaktır. İşte bu durum, Ruhun, Samsara (Ölüm ve Yaşam döngüsü ) içerisinde takılı kalmasına neden olan ana etkenlerden biridir.
Tüm bu gölgelerin içinde tutunmamız gereken bazı değerler vardır. Bu değerler, bizi varlığımızın yüksek nitelikleri ile uyumlu hale getirecek ve gerçek amaçlarımızı görmemizi sağlayacaktır. Bu uyum hali Hayat Amacı yolumuzdaki en kritik konudur.
İşte burada Dharma kavramı devreye girmektedir;
Dharma evrensel bir varoluş felsefesi, kozmik prensipler bütünüdür.
Dharma, tüm yaradılışı bir arada tutan, ebedi, insanların varoluş ile uyumlu olarak yaşayabilmesi için takip etmesi gereken, yüksek nitelikli değerler bütünüdür. İnsanın duygu, düşünce ve davranışlarının tümünü kapsayan, doğruluk yolu, asli görevidir.
Dharma'yı takip etmeyen herhangi bir bireyin veya kollektif bir grubun, herhangi bir şekilde refah ve düzen içerisinde olabilmesi mümkün değildir. İlahi akışın gerçekleşebildiği tüm şartları Dharma sağlar ve aynı zamanda İlahi akışın kendisidir.
Dharma'nın mevcut olmadığı herşey ise Adharma'dır. Tüm kaos, acı, ızdırap ve uyumsuz etkileşimler Adharma neticesinde olur ve bu da, negatif karma dediğimiz şeyi yaratır.
Bu sebeplerden dolayı İnsan Varlığı’nın ilk amacı Dharma ile uyumlu bir hayat yaşamaktır. Bu da tüm duygu ve düşüncelerinin, eylemlerinin sorumluluğunu almak demektir. Kişi ne kadar Dharma ile uyumlu yaşar ise, o kadar kendi asli görevinde, kendi Dharma'sının izinde yürüyor demektir.
Yani gördüğümüz üzere, Dharma aynı zamanda burada yapmak için doğduğunuz şeydir. Sizin hem hayat yolunuz, hayat amacınız, hem de bu yolda izlemeniz gereken yüksek değerler bütünüdür.
Hayat tahmin edilemeyecek kadar sihirli ve akıl üstü bir deneyimdir. Hayat yolumuz, bizim asla öngöremeyeceğimiz kadar muhteşem bir şekilde dizayn edilmiş ve biz içinde ilerledikçe kendini organize etmeye devam eden, yaşayan bir alandır.
Tüm bu bilgilerin ışığında, bu yapının dokusuna göz atmaya çalışıp, hayat amacımızı nasıl göreceğimiz ve onu yaşayabilmek için ihtiyacımız olan donanımlara nasıl sahip olacağımıza bakacağız. Tüm bunları diğer yazımda elimden geldiğince paylaşmaya çalışacağım.
Yorumlar