top of page

Görmedim - Duymadım / Sübliminal Mesajlar

  • Arda Koçaş (Kamalanath)
  • 8 Kas 2016
  • 4 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 25 Mar 2021

İçsel yolculukta, en çok hatırlanması gereken sözlerden biri: '' Eğer birşeyi nasıl yapıyorsan, herşeyi de öyle yapıyorsun'' sözüdür.

Herhangi bir durum içerisinde, gerçekleştirdiğimiz her eylem ve davranış, bizim diğer başka alanlarda nasıl davrandığımızı gösterir. Yani bizim kim olduğumuzu veya neyin ifadesi olduğumuzu yansıtır.

İşte bu, ruhsal yolculuktaki en önemli konulardan biridir. İnsan kendine ve etrafına karşı dürüst bir varlık değildir. Çeşitli sistemlerin kontrolü altında sayısız maske geliştirir. Aile ilişkilerinde bir maske, topluma karışınca farklı bir maske, sevgili ile başka maske, iş hayatında farklı bir maske. Çeşitli rollerin ve kıyafetlerin içerisinde bir panayır palyaçosu gibi dolanır durur. İşte tüm bu rollerin ve 'gibi yapma' hallerinin içerisinde insanın kendini gözlemlemesi gittikçe güçleşir. Artık özdeşleştiği sayısız kimliğin benliğine bürünür ve gerçekten kim olduğu konusu kafasını karıştırır. İşte bu tip durumlarda kişinin davranışlarını ve tepkilerini gözlemlemesi, duygu ve düşüncelerini izleyebilmesi hayati önem taşır.

Her davranış, gösterilen her tepki altında belirli sübliminal mesajlar taşır. Bu sübliminal mesajların birçoğu bilinçaltı olarak tanımlanır ve ulaşılması çok zor veya imkansız gibi görülür. Bu da bir çeşit zihin tanımlamasıdır. Evet insan psişesi derindir. Farkındalık düzeyi düşük, zihnin dominasyonu ise çok kuvvetli olduğu için birçok şeyin kaynak sebebi, ulaşılması çok zor olarak görülür. Fakat kişinin gerçeği görmesi; öz olanı, yansıma olandan ayırt edebilmesi için herşeyin kaynak sebebini bulması gerekmemektedir. Ki zaten bu da imkansızdır. Kendi üzerinde derin gözlem ve derin düşünceye dalma ile öz varlık ile uyumsuz olan herşeyin farkına varılabilir. Gerekli olan şey, dürüstlük, iç gözlem, derin düşünce ve ayırt etme yetisidir. Öncelikle insan uyanık bir varlık değildir. Her ne kadar yatağından kalkıp güne başladığı zaman kendini uyanmış, farkındalığı yerine gelmiş ve bilinçli tercihler yapıyor gibi görse de, aslında gerçek bunun çok uzağındadır. Hatta daha da ileri gideceğim ve diyeceğim ki; kendini bilinçsiz olarak gördüğü rüya aleminde, belirli açılardan gündelik hayatında olduğundan daha uyanıktır. Peki neden?

Şimdi biraz bu ifademe değinmek istiyorum çünkü burada dönen dinamik konumuz ile bağlantılıdır. Uyanık olmak farkında olmaktır. Farkında olmak ise kendinin ve çevrenin bilgisine sahip olmak, herhangi bir yok sayma yada bastırma olmadan, olanı olduğu hali ile görebilmektir. Varoluşta herşey bilincin farklı ifadeleridir. Bazılarına gerçek, bazılarına ise gerçek olmayan demek, koşullandırılmış olan zihnin tanımlamalarıdır. Size öğretilen şey; rüya aleminin, uyanık bilinç hali kadar gerçek olduğu olsaydı, tamamen bu inanca sahip olurdunuz. Şamanların sahip olduğu gibi. Fakat daha çocukken, uyandığınız rüya gerçekliğinden, anne ve babanız tarafından söylenen ''hiçbiri gerçek değildi, hepsi rüyaydı'' ifadeleri ile karşılaşırsanız, zaten boş bir kova gibi olan çocuk zihninin içerisine rüya gerçek değildir inancı yerleşir. Birçok yanlış inanç bu şekilde işlenmeye başlar. Cahil bir öğretmen, cahil bir öğrenci yaratır. Rüya gerçekliğinde; Sukshma Sarira ( Astral Beden, Süptil Beden) devreye girer. Nasıl fiziksel beden organları, iskelet sistemini, bağ dokusu ve kaslar gibi sayısız elementi içerisinde barındırıyorsa, Suskhma Sarira'da ( Astral Beden) içerisinde birçok farklı sistemi barındırır. Aynı zamanda duyguların ve arzuların işlenmiş olduğu beden de Sukshma Sarira'dır. İşte bu nedenle rüya aleminde, normal hayatınızda vermediğiniz bazı tepkileri verdiğinizi, duyguları yaşadığınızı görür, çeşitli arzularınızı gerçekleştirdiğinize tanık olursunuz. Fakat uyandığınızda gördüğünüz şeye anlam veremez, es geçip gidersiniz. Onların sizin varlığınızın bir parçası olduğu gerçeğini göremessiniz. Rüya gerçekliğinde bir arkadaşınıza veya ailenizden birine karşı gerçekleştirdiğiniz fiziksel şiddet, onlara karşı bastırmış olduğunuz öfkenizin; karşı cinsten birine karşı gerçekleştirdiğiniz cinsel yakınlaşma, baskıladığınız veya yok saydığınız şehvet dolu arzularınızın Sukshma Sarira'da açığa çıkmasıdır. Bunlar sizden bağımsız ve ayrı şeyler değildir. Ama insan hoşuna giden şeyleri sahiplenmeyi, hoşuna gitmeyen şeyleri ise yok saymayı çok sever. Çeşitli farklı kaynaktan doğan ahlak değerleri ile, doğru ve yanlış kavramlarını geliştirip, varlığının sayısız veçhesinden uzaklaşmaya, onları yok saymaya başlar. Burada olay varlığınızda olan herşeyin ifade bulması değildir. Eğer öyle olsaydı çok saygın olarak gördüğünüz sayısız insanın, en şeytani şeyleri gerçekleştirdiğine tanık olurdunuz. İnsan varlığında bunların hepsi vardır. Burada olay, onları eyleme geçirmek değil, onların farkında olmaktır. Neyin ifade edilip edilmeyeceği, neyin sadece gözlemleneceği, neyin eylem ve davranış ile ifade bulması gerektiği bilgelik ile alakalıdır. Bunların ayrımına varamayan kişi sayısız yanlış tercihin kurbanı olur ve bunun neticesinde birçok karmik bağın esaretine girmeye başlar. İnsanlar görmemeye , duymamaya çok meraklıdır. Bastırmak ve yok saymak en iyi yaptığımız şeylerin başında gelir. Arabadaki çöpleri torpido gözüne sıkıştırır; odayı toplama işini kıyafetleri dolap gözlerine sokuşturarak gerçekleştiririz. Burnumuzu karıştırıp, çıkardığımızı gözden uzak yerlere yapıştırır; evin çürümüş yerlerini çeşitli eşyalar ile kapatırız. İşte tüm bu davranışlar, kişinin yapısı ve nitelikleri ile ilgili çok derin bilgiler verir. Varlığının çeşitli hallerini görmezden gelip bastıran bir kişi ile, çöplerini torpido gözüne tıkıştıran kişi aynı kişidir. Gerçek duygu ve düşüncelerini ifade etmeyip içine atan kişi ile, kıyafetlerini dolapların içerisine sokuşturan kişi aynı kişidir. Evin çürümüş bölgelerini eşyaları ile kapatan kişi ile, kendi içindeki karanlıkları görmezden gelen ve tatlı insan maskesi takan kişi aynı kişidir. İzlediği filmi veya kitabı hep yarıda bırakan kişi, hayatta görevlerini yarıda bırakan kişidir. Bir yandan telefonla konuşurken bir yandan yemek yapan kişi, hayatında yaptığı işlere özen göstermeyen kişidir. Burnunu sildiği mendili parktaki ağacın kovuğuna tıkıştıran kişi, kendi pisliğini başkalarının üzerine atan kişidir.

Bu davranışları gözlemlemek çok önemlidir. Ruhsallık , şifa ve büyüme yolu, sadece meditasyon veya belli pratikler ile kendini tanıma yolculuğu değildir. Hayatın her veçhesi bilincin bir ifadesidir. Aldığınız her nefesten, nefesi nasıl aldığınıza kadar size, sizin kim olduğunuzu gösterir. Eğer günlük hayatta neyi nasıl yapıyor olduğunuzu dikkatlice gözlemlerseniz, kendiniz ile ilgili sayısız bilgi elde edebilir ve çok hızlı bir büyüme sürecine girebilirsiniz. Kendini tanıma, varlığını mikroskop ile incelemeye alma işidir. Günümüz dünyasında insanlar tamamen mekanize olmuş çeşitli alışkanlıkların, kalıpların ve dinamiklerin esareti altında aynı tercihleri gerçekleştirerek robotik bir hayat sürmektedir. Birçok zaman gerçekleştirilen eylemin farkındalığı yoktur. Çeşitli duygular, düşünce sistemleri, alışkanlıklar ve toplumsal kalıplar aracılığı ile otomatik eylem ve tepkilerde bulunur. Kendi öz varlığının ifadesi değil, tüm bu diğer dinamiklerin ifadesi olmaya başlar. Ruhsal büyüme için her eylemin, düşüncenin ve tepkinin arkasındaki motivasyonu, sebebi ve amacı görmek gerekir. Dürüstçe bunu gerçekleştiren kişi, yavaş yavaş üstüne giymiş olduğu sayısız kıyafetten sıyrılmaya ve kendi varlığını deneyimlemeye başlar.


 
 
 

Yorumlar


© 2016 by Arda Kocas. All rights reserved

bottom of page